Uzm. Dr. Hande NAMAL TÜRKYILMAZ
Merhaba,
Ben Dr. Hande Namal Türkyılmaz. Size özgeçmişimi sunmak yerine hikayemi kendim anlatmak istedim.
1985 İzmir doğumluyum ve bunun için kendimi hep şanslı hissetmişimdir. Başarılı bir ilköğretim hayatım oldu. 8. Sınıfta yapılan genel sınavlarda İzmir 1.si olduktan sonra 60. Yıl Anadolu Lisesi’nde lise eğitimimi tamamladım.
Doktor olmak istediğime lise yıllarında karar verdim. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesinde hocalarımızın bizimle birebir ilgilendiği, az kişi olmanın avantajı ile gerçek bir usta çırak ilişkisi ile kolej havasında bir tıp eğitimi aldım.
Çocuk doktoru olmak istediğimde Türkiye’nin en büyük çocuk hastanesi olan İzmir Dr. Behçet Uz Çocuk Sağlığı ve Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’ ni kazanarak uzmanlık eğitimime başladım Eğitimim sırasında Türkiye’nin her yerinden ve bunun yanısıra yurtdışından çok sayıda hasta gördüm. Çoğu meslektaşımızın adını sadece kitaplardan duyduğu pek çok nadir hastalığı tanıma fırsatım oldu.
Eğitimim sırasında ilgi duyduğum ve o zamanlarda Türkiye’de henüz bir yan dal haline gelmemiş ve eğitimi olmayan gelişimsel pediatri alanında çalışmak üzere Amerika Virginia Üniversitesi’ne başvurdum ve kabul edildim.
Benim için ufuk açıcı olan bu deneyim bakış açımı çok değiştirdi Başka bir klinik pratiğin, hasta odaklı bir bakış açısının mümkün olduğunu gördüm.
Uzmanlığımda pek çok akademik çalışmaya katılarak poster birinciliği dahil başarılar elde ettim.
Eğitimimi tamamlayıp uzman olarak göreve başlayıp bir süre çalıştıktan sonra hastalarımda giderek artan kronik hastalık olduğunu ve giderek bu hastalıkların görülme yaşının düştüğünü farkettim. Elimdeki argümanlarla -ki bunlar ilaç vermekten öteye gidemiyordu- yeterince faydalı olamadığımı hissetmeye başladım. Şikayetleri geçse ile bile içime sinmiyor, asıl sebebi çözmek, daha fazla yardımcı olmak istiyordum. Ben genelde büyük resme bakmaya çalışırım ve geçiştirmekten hiç hoşlanmam. Sadece şikayetleri giderip, buzdağının sadece üstüyle ilgilenmek bana göre değildi.
Bu nedenle araştırmalarımı derinleştirdim ve bu yol beni Fonksiyonel Tıbba ulaştırdı. Fonksiyonel Tıp yaklaşımı tam da aradığım, eksikliğini hissettiğim elementti. Çünkü odağımı semptomatik tedaviden çok sağlıklı kalmaya çevirmek istiyordum. Sağlıklı kalmak, çocuklarımıza da kendimize de yapabileceğimiz en büyük yatırımı yapmaktı amacım. Sağlığımızın bozulduğu noktada da yine geçiştirmek değil kök sebebe inerek asıl sorunu çözmek ve ömür boyu kurtulunamaz denen hastalıklardan kurtulmak ve kurtarmak en güçlü motivasyonum oldu.
Ben de maddi manevi zorlayıcı olsa da Cleveland Clinic Institute For Functional Medicine ‘de fonksiyonel tıp eğitimini tamamladım. Ayrıca her yıl düzenli kongrelerine katıldım ve ek eğitim modülleri ile sürekli desteklemeye devam ediyorum.
Bu süreçte Gaps Danışanlığı, Çocuk Testleri Uygulayıcılığı gibi eğitimleri de aldım.
Fonksiyonel tıp ile tanışmamdan ve uygulamaya başlamamdan sonra hastalarımın olduğu kadar benim de hayatımda pek çok şey değişti. Hayalini kurduğum hekimliği yapmaya başladım. Hastalıklarla mücadelede elimdeki kartların sayısını arttırabilmek için Fitoterapi ve aromaterapi eğitimlerini de sağlık bakanlığı onayı ile aldım.
Sağlık bir bütün ve bunu etkileyen pek çok etmen var. Beslenme, uyku, egzersiz, ilişkiler gibi. Bireye ait faktörler kadar ailenin de hayatının çok önemli olduğunu, bir aile olarak, bir bütün olarak iyileşmeden çocuğun da iyileşemediğini gördüm. Ben de –hastalarım bilirler- tüm aile bireylerini bir arada ele almaya başladım. Bu konseptte Halen İstanbul Ataşehir’de muayenehanemde hizmet vermeye devam ediyorum.
Bu arada evli ve bir çocuk annesiyim. Klinik yaklaşımını en çok ne değiştirdi diye sorarsanız ne Fonksiyonel Tıp ne fitoterapi, ne aromaterapi derim. Cevabım net: Anne olmak!